Esra Aydemir Gazete Yazı Dizisi

ÇOCUĞUN CİNSİYETİ 2 YAŞINA KADAR BELİRLENMİŞ OLMALI

Gebelikte kullanılan bazı ilaçlar, doğum sonrası dönemde ve engenlikte salgılanan hormonların eksik ya da fazla oluşu, doğan bebeğin cinsiyetinde belirsizliğe yol açabilir. Yaklaşık her 2000 çocuktan birinde görülür.

Cinsel gelişim bozuklukları, cinsel kimlik sorunlarına, cinsel işlev problemlerine, eşcinselliğe, kişide sosyal ve psikolojik sorunlara, kendine zarar verme ve intihara varabilen sonuçlara neden olmaktadır.

Bu nedenle, bebeklerin doğduğu andan itibaren genital muayenelerinin detaylı yapılması ve en geç 2 yaşına kadar cinsiyet tayini yapılıp erken dönemde doğru tedavisi çok önemlidir.

Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Önen, cinsel gelişim bozukluğu olan çocukların tedavisi ve topluma kazandırılmaları yönünde neler yapılması gerektiğini anlattı.

Cinsiyet sorunu bebek doğduğu anda anlaşılabilir mi?

Bebeklere mutlaka detaylı genital muayene yapılmalı

Bebek doğduğunda ilk gündeme gelen konu, cinsiyetidir. Bebeğin dış genital organlarının yapısı göz önünde bulundurularak cinsiyet belirlenir. Bu bebeklerin ilk 1 yaş içinde değerlendirilip uygun cinsiyet kesin belirlenilerek yetiştirilmeleri önemlidir. Herhangi bir hastalık nedeniyle çocuk uzmanına giden çocukların tümüne, genital bölge muayenesi detaylı ve titiz olarak yapılmalıdır.

Kız görünümlü erkek, erkek görünümlü kız olabilir

Kız tipi cinsiyet gelişim bozuklukları, en sık görülen sorunlardır. Bunların orijinal cinsiyeti kız olduğu halde dış genital görünüşleri erkek gibidir. Erkek tipi cinsiyet gelişim bozukluğu da bunun tam tersidir. Orijinal cinsiyet erkek olduğu halde dış genital görünüş kız gibidir. Seks kromozomlarının bozukluğuna bağlı cinsel farklılaşma sorununda da gerçek çift cinsiyet sorunu ortaya çıkar. Bu durumda, çocukta hem yumurtalık hem de testis vardır.

Erişkin dönemde adet görememe önemli bir belirtidir

Kişi, erkek görünümünün altında bir kadın cinsiyet taşıyabileceği gibi bunun tam tersi de olabilir. Dışarıdan tamamen kadın olarak görüldüğü halde erkek cinsiyetine sahip olabilir. Bazı kişilerde bebeklik döneminde dış genital yapı tam olarak ayrışmadığı için bunlarda erken tanı mümkün olmayabilir. Cinsiyet sorunu, ergenlik döneminde adet görmeme veya yetişkin dönemde çocuk sahibi olamama gibi durumlarla da ortaya çıkabilir. Erken tanı ile asıl cinsiyetin olabilecek en kısa zamanda belirlenmesi, tedavinin türü ve zamanının belirlenmesi açısından da çok önemlidir.

Cinsiyet sorunu yetişkinlikte de ortaya çıkabilir mi?

Hissettiği cinsiyette olmadığının farkına varan genç şok geçirebilir

Ergenlikle birlikte cinsel farklılaşma sorunu olan gençlerin yaşıtlarıyla farkları belirginleşir. Adet görememe, meme gelişiminin olmaması, penis boyunun küçük kalması, genital organların normal olmayan görünümü ile bu konuda bilgisi olmayan ergen kişilerde şok geçirmeler yaşanır. Cinsellikle ilgili yetersizlik düşünceleri, cinsel yönelimle ilgili belirsizlik, karşı cinsle yakınlaşmayı erteleme ve evlilikten kaçma gibi önemli sorunlar yaşayabilirler. Yakın arkadaşlıklar kurabilme, aşık olma, cinsel işlevsellik, evlilik fırsatı ve çocuk sahibi olma bu hastaların tedavi sonrası yaşam kalitelerini artırır.

Cinsiyet değişimi hangi durumlarda yapılır?

Dış genital görünüm düzeltilmesi 2 yaş sonrasına bırakılmamalı

Çocuk kendisini nasıl tanımlıyorsa, tanımladığı cinsiyete uygun davranışları daha fazla sergiler. Yani cinsel kimliğin gelişiminde, yetiştirilen cinsiyet daha önemlidir. Çocuğun cinsiyeti ile ilgili davranışsal belirtileri 2-6 yaş arasında daha belirgindir. Cinsiyet, kromozomlar ya da cinsel organlarla uyumlu olmayabilir. Cinsel gelişim bozukluğunda doğumdan hemen sonra erken tanı ile hastanın yetiştirileceği cinsiyet belirlenmelidir. Kesin tanısı konmuş çocuklarda uygun cerrahi yöntem ile yetiştirileceği cinsiyete göre dış genital bölgeye yönelik düzeltici girişimler ilk 2 yaş içinde yapılmalıdır. Ancak, gelecekteki durumu belirsiz olan hastalarda cerrahi tedaviler, ileriki yaşlara ertelenmeli ve hastanın kendi geleceğini kendisinin belirlemesine olanak sağlanmalıdır.

Cinsiyet kararına aile de dahil edilmeli

Çocuğun cinsiyetinin belirlenmesinde aile ve hasta ile yakın iletişim gereklidir. Aile, cinsiyet kararının verilme sürecine katılmalıdır. Hasta ve yakınlarının kaygıları önemsenmeli ve saygı ile ele alınmalıdır.

Çocukları yargılamak intihar eğilimine neden olabilir

Cinsiyet gelişim sorunu yaşayan çocuklar, toplumda işlevsel bir birey olma potansiyeline sahiptir. Bu durum utanç verici değildir. Ancak çocuğun mahremiyetine saygı duyulmalıdır.

Sık sık genital muayene, tıbbi fotoğraf çekimi, doktorların olumsuz tutumları sonucu cinsel farklılaşma sorunu olan hastalarda kendini “yaratık” gibi hissetme şeklinde ciddi problemler oluşabilir. Yetişkinler, tanı nedeniyle değil ancak aile, doktor ve toplumun onlara davranış biçimleri ile algıları nedeniyle intihar eğilimi yaşamaktadır.

Cinsiyetten mutsuzluk olabilir

Cinsel gelişim bozukluğu olan çocuklarda ileriki yaşlarda; depresyon, güvensizlik, kendini yalnız hissetme, sosyal uyum sorunları, aileye ya da tedaviye isyan ve reddetme, özgüven ve davranım sorunları, kendini yaralama hatta intihar görülebilir. Uzun dönemli takipte ön plana çıkan sorunlar; erkeklerde penisin boyutu, kadınlarda dış genitallerin durumu ya da rahmin olmaması, uzun yıllar uygulanan hormon tedavileri ve doğurganlık şansının olup olmayacağı kaygısıdır. Ayrıca, cinsel gelişim bozukluğunun tipine göre değişen oranlarda (%5-50) ileriki yaşlarda tayin edilmiş olan ‘cinsiyetinden hoşnutsuzluk-memnuniyetsizlik’ görülmektedir. Bu nedenle, özellikle kesin cinsel kimlik konusunda teredüt ve belirsizliğin olabileceği ara formlardaki çocuklarda, ameliyat yapılırken, ileride olası cinsiyetten mutsuzluk ve cinsiyet değiştirme talebi gözönüne alınarak geridönüşümü olmayan cerrahi işlemler yapılmamalıdır.

Aileler ne zaman cinsel gelişim bozukluğundan şüphelenmeli?

Bebek muayenesindeki anormallikler önemli bir belirti

Dış genital görüntüsü cinsiyet gelişim bozukluğu olduğunu gösteren bebeklerin kromozom yapıları ile yumurtalık ve testisleri muayene edilmelidir. Aileler bebeklerinde;

  • Genital bölgenin cinsiyet açısından net olmaması,

  • Erkek düşünülen çocuklarda peygamber sünnetli ve her iki yumurtanın muayenede bulunamaması,

  • Kız düşünülen çocuklarda klitorisin büyük olması, iki taraflı kasık fıtığı ile beraber yumurtaların muayenede bulunması durumlarında aileler cinsel gelişim bozukluğundan şüphelenmelidir.

Cinsel gelişim bozukluğu olan çocuklara yaklaşım nasıl olmalı?

Cinsiyet belirlenene kadar her iki cinsiyete uygun isim seçilmeli

  • Cinsiyet tayini en erken ve en kısa sürede yapılmalıdır.

  • İsim koyma ve nüfusa kayıt cinsiyet tayini sonrasına ertelenmelidir.

  • Süreç uzayacaksa her iki cinsiyet için uygun isim seçilmelidir.

  • Çocuğun muayene sırasında rencide olması önlenmeli, genital muayenesi izin alınarak yapılmalıdır.

  • Tayin edilen cinsiyete uygun yetiştirme tutumlarında tutarlılık olmalıdır.

  • Cinsiyet rollerinde (oyuncak, oyun, arkadaş ve ilgi alanları) özgür bırakılmalıdır.

  • Çocuğa bedeniyle ilgili kararları kendisinin vereceği duygusu aşılanmalıdır.

  • Çocuğun bilgilendirilmesi yaş ve gelişim düzeyine göre aşamalı olarak yapılmalıdır.

  • Çocuğun; hormonal, cerrahi ve psikolojik tedavileri bireysel olarak planlanmalıdır.

  • Psikososyal ve psikiyatrik destek erişkin dönemine kadar sürdürülmelidir.

Cinsel gelişim bozukluğu nasıl tedavi edilmeli?

Tedavide çocuğun beklentileri göz önüne alınmalı

Cinsel gelişim bozukluğu sorunu olan çocuklar, Cinsiyet Araştırma Komisyonu tarafından tetkik, takip ve tedavi edilmelidir. Başta çocuk cerrahisi ve çocuk ürolojisi uzmanı, çocuk endokrin uzmanı ve çocuk psikiyatrisi uzmanı olmak üzere pekçok hekimden oluşan sözkonusu komisyon, bu grup hastanın ilerideki cinsel yaşamını, psikolojisini, ailenin beklentilerini, sosyal çevresini, yapılacak cerrahi düzeltmenin zorluğunu ve başarı şansını göz önüne alarak aileye bir tavsiye kararında bulunur ve ailenin de isteği ile tedaviye başlanır. Çocuğun kaygıları ve kafa karışıklığının olmaması için cinsel organlarını tanıma ve cinsel kimliğini kazanma zamanı olan 2 -3 yaşından önce cinsiyeti kesin olarak karara bağlanmalı ve dış genital görünüm düzeltilmelidir. Doğru cerrahi tedavi kadar hormonal ve psikolojik tedaviler de önemlidir.

Cerrahi tedavileri yapan hekimin bu konuda uzman ve deneyimli olması çok önemli

Bu çocukların ilerideki cinsel hayatları, doğurganlıkları ve ciddi psikososyal sorunları nedeniyle çok kompleks bir hastalık olan cinsel gelişim bozukluklarını mutlaka bu konuda gerekli olan ciddi eğitimi almış ve deneyimli çocuk cerrahisi ve çocuk ürolojisi uzmanları cerrahi düzeltme ameliyatlarını yapmalıdır.

İDRAR KAÇIRMANIN DOĞRU VE ETKİN TEDAVİSİ HEM PSİKOLOJİK TRAVMA HEM DE CİDDİ BÖBREK HASARI İÇİN ÖNEMLİ

Çocuklarda idrar kaçırma, 3 yaşından sonra uyanık, 5 yaşından sonra uykuda en sık görülen şikayetler ve problemler arasında yer alıyor.

İdrar kaçırma; idrar yolu enfeksiyonlarına, ciddi böbrek hasarına ve psikolojik problemlere neden oluyor.

Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Önen, idrar kaçırma sorunu tedavisinin önemi ve bunun çocukların sosyal yaşantısı üzerindeki etkilerini anlattı.

İdrar kaçırma ve alt ıslatma sorunu çocukları nasıl etkiler?

Utanç duygusu ve aşağılık kompleksine yol açar

Gece uykuda idrar kaçıran bazı çocuklarda görülen psikolojik problemler hastalığın nedeni değil, sonucudur. İdrar kaçırma psikolojik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaz ancak seyri zamanla hasta ve ailesinde psikolojik sorunlara yol açabilir. Uzun yıllar gece uykuda altını ıslatan çocukların yaklaşık %10-15’inde idrar kaçırmanın yarattığı kronik stres sonucu; özgüvende azalma, içe kapanma, utanç duygusu, aşağılık kompleksi, depresyon ve davranış bozuklukları görülmektedir. Çocuk, idrar kaçırma kaygısı nedeniyle arkadaşını evine davet edememekte, gece akraba ya da arkadaşlarında kalamamakta, okulda da “arkadaşlarım duyar” kaygısı yaşamaktadır. Kıyafetleri sürekli idrar koktuğu için arkadaşlarının yanına oturmak istememesi de travmayı artırmaktadır. Doğuştan, gece uykuda altını ıslatan çocuklarda %5-10 oranında psikolojik problemler gelişirken, sonradan gece altını ıslatmaya başlayan çocuklarda bu oran, %10-20’ye çıkmaktadır. İdrar kaçırma sonucu gelişen bu psikolojik problemler kızlara göre erkek çocuklarında daha sık görülür.

Cinsellikte korkuya neden olabilir

İdrar kaçıran ya da altını ıslatan çocuklarda cinselliğin oluşması ve cinsel fonksiyonlarında anlamlı bir sorun yaşanmasa da, gece ya da gündüz idrar kaçıran bazı çocuklar, işeme yolu ile cinsel fonksiyonu özdeşleştirerek, ileri yaşamlarında cinselliğe dair bazı korku ve kaygılar yaşamaktadır. Tamamen yanlış bir inanış olarak, ailelerin büyük çoğunluğu, idrar kaçırma probleminde kullanılan tedavi ve özellikle ilaçların bu çocuklarda ileride kısırlığa neden olduğuna inandığı için idrar kaçırmayı gizlemekte ve tedaviyi uygulamayı reddetmektedir. Oysa, alt ıslatma sorununun geciktirilmeden zamanında, doğru ve etkin bir şekilde tedavi edilmesi gerekir.

Gündüz uyanıkken idrar kaçırma kendiliğinden iyileşmez

Alt ıslatma sorunu bu alanda deneyimli uzmanlar tarafından doğru yaklaşımla tedavi edilmezse, çocuğun psikolojisi ve okul başarısı olumsuz etkilenir. Gece uykuda altını ıslatan çocukların %15’i her bir yılda kendiliğinden iyileşme şansına sahiptir. Uzun yıllar tedavi edilmezse bile böbreklere ciddi bir zararı yoktur. Ancak tedavinin gecikmesi, psikolojik problemleri beraberinde getirir. Gündüz uyanıkken altını ıslatan çocuklarda ise durum çok daha ciddidir. Bu sorun kendiliğinden geçmez ve mutlaka nedeni bulunup doğru şekilde tedavi edilmelidir. Tedavide geç kalınması, her iki böbrekte de geri dönüşümü olmayan ciddi hasarlara neden olur.

Çocuklarda alt ıslatma ve idrar kaçırma konusunda toplum nasıl bir bakış açısına sahip?

Ayıp diye sır olarak kalsın isteniyor

İdrar kaçırma ve alt ıslatma, ilgi çekmeyen ve çocuk için hayati riski olmayan bir sorun olarak değerlendirilir. Aileler daha çok kendiliğinden ortadan kalkabilen marjinal bir problem olarak görür. Tedavi edilmesi gereksiz bulunan bu önemli sorunun, toplumda ayıp karşılandığı için de bir uzmandan destek almak yerine zamanla geçmesi beklenir. Oysaki bu iki durum da, çocuğun tüm yaşamını olumsuz etkileyecek kadar önemlidir.

Anne-babada varsa çocukta da olur

Gece uykuda altını ıslatma, erkek çocuklarında kız çocuklardakine göre 2 kat daha fazladır. Gündüz uyanıkken altını ıslatma ise kız çocuklarında erkeklerin 2 katıdır. Hem anne hem baba küçükken ileri yaşlara kadar uykuda alt ıslatma sorunu yaşamışsa, çocukların % 75-80’inde bu sorun görülür. Anne ya da babadan herhangi biri bu sorunu yaşamışsa, çocuklarda da bunun görülme riski % 40-45’tir.

Ceza vermek sorunu çözmez

Çocuklarda alt ıslatma, çocuğun tembelliğine bağlanarak, ceza ve dayakla üstesinden gelinebileceği düşünülmektedir. ABD, İngiltere, Fransa ve Singapur gibi gelişmiş ülkelerde bile ceza oranı çok fazladır. Bu ülkelerde gece uykuda altını ıslatan çocukların %20-30’una ceza verilmektedir. Ülkemizde ise bu çocukların % 50-60’ı genel, % 35’i ise ağır cezalar almaktadır. Tamamen somut organik nedenlerle gelişen bu hastalıkta çocukların hiçbir suçu ve günahı yoktur. Bu nedenle, aileler ceza yerine, hastalık mağduru olan bu çocukları biran önce bu konuda uzman hekimlere göstermelidir.

İdrar kaçırma yoksulluk hastalığı

Genetik olarak aile hikayesi, fiziksel ve mental gelişme geriliği, düşük eğitim düzeyi, düşük sosyo-kültürel düzey, geniş aileler, etnik köken, cinsel istismar, uyku problemleri, kabızlık, üst solunum yolu tıkanıklıkları gibi faktörler gece ve gündüz altını ıslatmada önemli faktörlerdir.

Gece uykuda ve gündüz alt ıslatma tedavileri birbirinden farklı mı?

Uykuda idrar kaçırmaya destek ve motivasyon tedavisi

Uykuda altını ıslatan çocukların tedavisi 6 yaşından itibaren; ödüllendirme ve alarm cihazı gibi davranış tedavileri ile idrar yapımını azaltan ya da mesaneyi genişleten ilaç tedavileri %80-90 oranlarında başarı sağlamaktadır. Bu çocuklarda destekleyici tedavi önceliklidir. Gece idrar üretimi normal olup, mesanesi gelişmeyen çocuklarda alarm tedavisi, gece idrar üretimi fazla olduğu için uykuda işeyen çocuklarda hormon tedavisi daha başarılıdır.

Gündüz alt ıslatmada tedavinin amacı, idrar kaçırmayı ve böbreklerin etkilenmesini önlemektir.

Tuvalet eğitimi: Çocuk yatmadan hemen önce ve uyandığında tuvalete götürülmelidir. Gün içinde 2-3 saatte bir tuvalete gitmesi sağlanmalıdır. Alafranga tuvaletlerde ayaklarının zemine teması sağlanmalıdır. Kız çocuklarının iç çamaşırlarını dizlerinin altına kadar indirmeleri öğretilerek işeme esnasında bacaklarının açılması sağlanmalıdır.

Sıvı alımı: Hastanın yaşına göre değişmekle beraber okul çağı çocuklarda günde 2 litre (8 bardak) kadar su tüketilmelidir. Mesanedeki yüksek basıncı önlemek için aşırı miktarda çay, kahve, kola ve asitli içeceklerden sakınılmalıdır.

Beslenme durumu: Kabızlık yapıcı gıdalar tüketilmemelidir. Bol sebze-meyve ile beslenme tercih edilmelidir.

Büyük tuvalet yapma durumu: Barğısakların hergün düzenli olarak ve rahat bir şekilde boşaltılması gerekir. Bağırsaklar rahat olursa, hem mesane daha kolay boşalır, hem de idrar yolu enfeksiyonu problemi pek olmaz.

Biofeedback eğitimi: Biofeedback tedavisi uygulanacak çocuklar 5 yaşından büyük olmalıdır. En önemli faktör zihinsel olgunluktur. Makatın hemen ön tarafına, iki yanına ve bir bacak üzerine elektrotlar yerleştirilerek çocuk klozete oturtulur. İdrar kanalı çevresindeki kasların aktivitesi kaydedilerek bir ekrana yansıtılır. Bu yolla elde edilen eğriler ve şekiller yardımı ile çocuğun işeme borusu çevresindeki kasları bir oyun şeklinde kasması ve gevşetmesi sağlanır. Çişini tut veya yap komutları ile olayı anlaması sağlanan çocuk, kolaylıkla tedaviye devam edecektir. Biofeedback tedavisi ile işeme bozukluğuna bağlı olarak gelişen idrar yolu enfeksiyonu, böbreklere idrar kaçışı gibi zararlı durumlarda da anlamlı düzelmeler sağlanır.

Kegel egzersizi: Biofeedback eğitiminde olduğu gibi, 5 yaşın üzerindeki çocukların idrar kanalı çevresindeki kaslarını güçlendirmek için evde yapabilecekleri egzersizlerdir. Çocuk idrarını ya da büyük tuvaletini tutuyormuş ve yapıyormuş gibi yaparak idrar kanalı çevresindeki kaslarını güçlendirir.

İdrar kaçırma tedavilerini yapan hekimin bu konuda uzman ve deneyimli olması çok önemli

Bu çocukların ilerideki psikososyal sorunları ve olasi ciddi böbrek hasarları nedeniyle, karmaşık bir hastalık grubu olan gece uykuda ve/veya gündüz uyanık iken idrar kaçırma problemlerini mutlaka bu konuda gerekli olan yeterli eğitimi almış ve deneyimli çocuk cerrahisi ve çocuk ürolojisi uzmanları tedavilerini ve takiplerini yapmalıdır.

İDRAR KAÇIRMANIN DOĞRU VE ETKİN TEDAVİSİ HEM PSİKOLOJİK TRAVMA HEM DE CİDDİ BÖBREK HASARI İÇİN ÖNEMLİ

Çocuklarda idrar kaçırma, 3 yaşından sonra uyanık, 5 yaşından sonra uykuda en sık görülen şikayetler ve problemler arasında yer alıyor.

İdrar kaçırma; idrar yolu enfeksiyonlarına, ciddi böbrek hasarına ve psikolojik problemlere neden oluyor.

Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Önen, idrar kaçırma sorunu tedavisinin önemi ve bunun çocukların sosyal yaşantısı üzerindeki etkilerini anlattı.

İdrar kaçırma ve alt ıslatma sorunu çocukları nasıl etkiler?

Utanç duygusu ve aşağılık kompleksine yol açar

Gece uykuda idrar kaçıran bazı çocuklarda görülen psikolojik problemler hastalığın nedeni değil, sonucudur. İdrar kaçırma psikolojik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaz ancak seyri zamanla hasta ve ailesinde psikolojik sorunlara yol açabilir. Uzun yıllar gece uykuda altını ıslatan çocukların yaklaşık %10-15’inde idrar kaçırmanın yarattığı kronik stres sonucu; özgüvende azalma, içe kapanma, utanç duygusu, aşağılık kompleksi, depresyon ve davranış bozuklukları görülmektedir. Çocuk, idrar kaçırma kaygısı nedeniyle arkadaşını evine davet edememekte, gece akraba ya da arkadaşlarında kalamamakta, okulda da “arkadaşlarım duyar” kaygısı yaşamaktadır. Kıyafetleri sürekli idrar koktuğu için arkadaşlarının yanına oturmak istememesi de travmayı artırmaktadır. Doğuştan, gece uykuda altını ıslatan çocuklarda %5-10 oranında psikolojik problemler gelişirken, sonradan gece altını ıslatmaya başlayan çocuklarda bu oran, %10-20’ye çıkmaktadır. İdrar kaçırma sonucu gelişen bu psikolojik problemler kızlara göre erkek çocuklarında daha sık görülür.

Cinsellikte korkuya neden olabilir

İdrar kaçıran ya da altını ıslatan çocuklarda cinselliğin oluşması ve cinsel fonksiyonlarında anlamlı bir sorun yaşanmasa da, gece ya da gündüz idrar kaçıran bazı çocuklar, işeme yolu ile cinsel fonksiyonu özdeşleştirerek, ileri yaşamlarında cinselliğe dair bazı korku ve kaygılar yaşamaktadır. Tamamen yanlış bir inanış olarak, ailelerin büyük çoğunluğu, idrar kaçırma probleminde kullanılan tedavi ve özellikle ilaçların bu çocuklarda ileride kısırlığa neden olduğuna inandığı için idrar kaçırmayı gizlemekte ve tedaviyi uygulamayı reddetmektedir. Oysa, alt ıslatma sorununun geciktirilmeden zamanında, doğru ve etkin bir şekilde tedavi edilmesi gerekir.

Gündüz uyanıkken idrar kaçırma kendiliğinden iyileşmez

Alt ıslatma sorunu bu alanda deneyimli uzmanlar tarafından doğru yaklaşımla tedavi edilmezse, çocuğun psikolojisi ve okul başarısı olumsuz etkilenir. Gece uykuda altını ıslatan çocukların %15’i her bir yılda kendiliğinden iyileşme şansına sahiptir. Uzun yıllar tedavi edilmezse bile böbreklere ciddi bir zararı yoktur. Ancak tedavinin gecikmesi, psikolojik problemleri beraberinde getirir. Gündüz uyanıkken altını ıslatan çocuklarda ise durum çok daha ciddidir. Bu sorun kendiliğinden geçmez ve mutlaka nedeni bulunup doğru şekilde tedavi edilmelidir. Tedavide geç kalınması, her iki böbrekte de geri dönüşümü olmayan ciddi hasarlara neden olur.

Çocuklarda alt ıslatma ve idrar kaçırma konusunda toplum nasıl bir bakış açısına sahip?

Ayıp diye sır olarak kalsın isteniyor

İdrar kaçırma ve alt ıslatma, ilgi çekmeyen ve çocuk için hayati riski olmayan bir sorun olarak değerlendirilir. Aileler daha çok kendiliğinden ortadan kalkabilen marjinal bir problem olarak görür. Tedavi edilmesi gereksiz bulunan bu önemli sorunun, toplumda ayıp karşılandığı için de bir uzmandan destek almak yerine zamanla geçmesi beklenir. Oysaki bu iki durum da, çocuğun tüm yaşamını olumsuz etkileyecek kadar önemlidir.

Anne-babada varsa çocukta da olur

Gece uykuda altını ıslatma, erkek çocuklarında kız çocuklardakine göre 2 kat daha fazladır. Gündüz uyanıkken altını ıslatma ise kız çocuklarında erkeklerin 2 katıdır. Hem anne hem baba küçükken ileri yaşlara kadar uykuda alt ıslatma sorunu yaşamışsa, çocukların % 75-80’inde bu sorun görülür. Anne ya da babadan herhangi biri bu sorunu yaşamışsa, çocuklarda da bunun görülme riski % 40-45’tir.

Ceza vermek sorunu çözmez

Çocuklarda alt ıslatma, çocuğun tembelliğine bağlanarak, ceza ve dayakla üstesinden gelinebileceği düşünülmektedir. ABD, İngiltere, Fransa ve Singapur gibi gelişmiş ülkelerde bile ceza oranı çok fazladır. Bu ülkelerde gece uykuda altını ıslatan çocukların %20-30’una ceza verilmektedir. Ülkemizde ise bu çocukların % 50-60’ı genel, % 35’i ise ağır cezalar almaktadır. Tamamen somut organik nedenlerle gelişen bu hastalıkta çocukların hiçbir suçu ve günahı yoktur. Bu nedenle, aileler ceza yerine, hastalık mağduru olan bu çocukları biran önce bu konuda uzman hekimlere göstermelidir.

İdrar kaçırma yoksulluk hastalığı

Genetik olarak aile hikayesi, fiziksel ve mental gelişme geriliği, düşük eğitim düzeyi, düşük sosyo-kültürel düzey, geniş aileler, etnik köken, cinsel istismar, uyku problemleri, kabızlık, üst solunum yolu tıkanıklıkları gibi faktörler gece ve gündüz altını ıslatmada önemli faktörlerdir.

Gece uykuda ve gündüz alt ıslatma tedavileri birbirinden farklı mı?

Uykuda idrar kaçırmaya destek ve motivasyon tedavisi

Uykuda altını ıslatan çocukların tedavisi 6 yaşından itibaren; ödüllendirme ve alarm cihazı gibi davranış tedavileri ile idrar yapımını azaltan ya da mesaneyi genişleten ilaç tedavileri %80-90 oranlarında başarı sağlamaktadır. Bu çocuklarda destekleyici tedavi önceliklidir. Gece idrar üretimi normal olup, mesanesi gelişmeyen çocuklarda alarm tedavisi, gece idrar üretimi fazla olduğu için uykuda işeyen çocuklarda hormon tedavisi daha başarılıdır.

Gündüz alt ıslatmada tedavinin amacı, idrar kaçırmayı ve böbreklerin etkilenmesini önlemektir.

Tuvalet eğitimi: Çocuk yatmadan hemen önce ve uyandığında tuvalete götürülmelidir. Gün içinde 2-3 saatte bir tuvalete gitmesi sağlanmalıdır. Alafranga tuvaletlerde ayaklarının zemine teması sağlanmalıdır. Kız çocuklarının iç çamaşırlarını dizlerinin altına kadar indirmeleri öğretilerek işeme esnasında bacaklarının açılması sağlanmalıdır.

Sıvı alımı: Hastanın yaşına göre değişmekle beraber okul çağı çocuklarda günde 2 litre (8 bardak) kadar su tüketilmelidir. Mesanedeki yüksek basıncı önlemek için aşırı miktarda çay, kahve, kola ve asitli içeceklerden sakınılmalıdır.

Beslenme durumu: Kabızlık yapıcı gıdalar tüketilmemelidir. Bol sebze-meyve ile beslenme tercih edilmelidir.

Büyük tuvalet yapma durumu: Barğısakların hergün düzenli olarak ve rahat bir şekilde boşaltılması gerekir. Bağırsaklar rahat olursa, hem mesane daha kolay boşalır, hem de idrar yolu enfeksiyonu problemi pek olmaz.

Biofeedback eğitimi: Biofeedback tedavisi uygulanacak çocuklar 5 yaşından büyük olmalıdır. En önemli faktör zihinsel olgunluktur. Makatın hemen ön tarafına, iki yanına ve bir bacak üzerine elektrotlar yerleştirilerek çocuk klozete oturtulur. İdrar kanalı çevresindeki kasların aktivitesi kaydedilerek bir ekrana yansıtılır. Bu yolla elde edilen eğriler ve şekiller yardımı ile çocuğun işeme borusu çevresindeki kasları bir oyun şeklinde kasması ve gevşetmesi sağlanır. Çişini tut veya yap komutları ile olayı anlaması sağlanan çocuk, kolaylıkla tedaviye devam edecektir. Biofeedback tedavisi ile işeme bozukluğuna bağlı olarak gelişen idrar yolu enfeksiyonu, böbreklere idrar kaçışı gibi zararlı durumlarda da anlamlı düzelmeler sağlanır.

Kegel egzersizi: Biofeedback eğitiminde olduğu gibi, 5 yaşın üzerindeki çocukların idrar kanalı çevresindeki kaslarını güçlendirmek için evde yapabilecekleri egzersizlerdir. Çocuk idrarını ya da büyük tuvaletini tutuyormuş ve yapıyormuş gibi yaparak idrar kanalı çevresindeki kaslarını güçlendirir.

İdrar kaçırma tedavilerini yapan hekimin bu konuda uzman ve deneyimli olması çok önemli

Bu çocukların ilerideki psikososyal sorunları ve olasi ciddi böbrek hasarları nedeniyle, karmaşık bir hastalık grubu olan gece uykuda ve/veya gündüz uyanık iken idrar kaçırma problemlerini mutlaka bu konuda gerekli olan yeterli eğitimi almış ve deneyimli çocuk cerrahisi ve çocuk ürolojisi uzmanları tedavilerini ve takiplerini yapmalıdır.

DİZİ ÜST BAŞLIK: SAĞLIKLI CİNSEL YAŞAM İÇİN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

SÜNNET SIRASINDA PENİS ESTETİĞİ CİNSEL YAŞAM İÇİN ÖNEMLİ

Türkiye’de sünnetin estetik açıdan önemi bilinmiyor. Oysa ilk bakışta normal gibi görünen ancak bir uzman tarafından muayene edildiğinde penis ve çevresinde net olarak belirlenebilen doğumsal anomaliler sünnet sırasında düzeltilmediğinde, çocuğun gelecekte cinsel yaşamını olumsuz etkiliyor.

Bu nedenle sünnetin doğru zamanda ve yaşta, çocuk cerrahisi uzmanı tarafından ve gerektiğinde işlem sırasında penis estetiği ile birlikte yapılması, hem çocuğun hem de partnerinin gelecekteki psikoseksüel ve cinsel yaşamını daha konforlu hale getiriyor.

Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Önen, doğru ve estetik sünnetin çocuğun gelecek yaşamı üzerindeki etkileri hakkında bilgi verdi.

Sünnetin doğru kişiler tarafından yapılması cinsel yaşam üzerinde ne kadar etkili?

Aileler sünnet düğününü değil sünnet yapacak kişiyi önemsemeli!

Sünnet gibi; gelecekte çocuğun ruh ve beden sağlığını yakından ilgilendiren cerrahi girişim, halen çoğunlukla tıp doktoru olmayan ‘‘sünnetçiler’’ tarafından yapılmaktadır. Hiçbir cerrahi işlem basit değildir ve bazen çok karmaşık hale gelebilir. Bu nedenle sünnet de, küçümsenmeden ve temel cerrahi ilkelerden ödün vermeden yapılmalıdır. Çünkü uygun cerrahi ile yapılmayan sünnet, çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Eğlence için sınırsız masraf yerine, sünnet işlemini penis cerrahisi konusunda uzman bir kişiye yaptırmak, çocuğun gelecekte psikososyal ve cinsel açıdan sorun yaşamasını engelleyecektir.

Sünnetçi değil doktor!

Sünnet sırasında, cinsel organda ortaya çıkan şekil bozuklukları, sünnetçiler tarafından yapılan yanlış sünnet sonucu oluşur. Bu estetik sorunlar çocuğun sosyo kültürel yaşantısını ve cinsel hayatını olumsuz yönde etkiler. Oysa sünnet, deneyimli çocuk ürolojisi uzmanları tarafından yapıldığında hem cinsel organın estetiği bozulmaz hem de gözden kaçabilen doğumsal anomaliler sünnet işlemi sırasında düzeltilebilir. Başta çocuk ürolojisi uzmanları olmak üzere, çocuk cerrahisi ve genel üroloji uzmanı gibi eğitimli kişiler tarafından sünnet yapılması en sağlıklı ve güvenli yoldur.

Sünnet sırasında penis boyu uzatma gibi estetik girişimler de yapılabilir mi?

Sünnet sırasında penis estetiği cinsel yaşam için önemli!

Sünnet sırasında cinsel organ estetiği aileler ve sünneti gerçekleştiren kişiler tarafından önemsenmez. Ancak sünnet, yalnızca geleneksel ve törensel yönü ile değil, çocuğun gelecekte cinsel hayatını yakından ilgilendiren estetik boyutu ile de değerlendirilmelidir. Doktor, çocuğu sünnet öncesinde, cinsel organında herhangi bir doğumsal sorun bulunup bulunmadığı yönünde muayene ederek, gerektiğinde penis düzeltici işlemler planlayabilir.

Penisin gelecekte fonksiyonel ve estetik görüntüsü dikkate alınıp, penis düzeltici işlemler ve estetik uygulamalar sünnet ile aynı seansta yapılabilir. Hatta penisteki gözden kaçabilen bazı önemli eğrilikler düzeltilebilir ve doğumsal olarak genital bölge dokusu içinde gömülü duran penisler de sünnet sırasında dikkatli bir cerrahi girişimle dışarı doğru çıkarılarak, penis boyu da kısmen uzatılabilir. Böylece, hem çocuğun hem de partnerinin gelecekteki psikoseksüel ve cinsel yaşamı daha konforlu hale getirilmiş olur.

Sünnet hangi ortamda yapılmalı?

Toplu sünnet törenleri cinsel yaşamı olumsuz etkiler

Toplumda, sünnetin tıbbi yönü ve cerrahisinden çok, ‘‘törensel’’ yanına önem verilir. Sünnetin, eğlence ön planda olduğu için büyük çoğunluğunun ev, düğün salonu, sokak, sağlık kabini, poliklinik gibi sağlıksız ortamlarda yapılması, toplu sünnet kampanyaları ile hem cerrahi hem de psikolojik olarak tüm kuralların çiğnenmesi çocukta ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Özellikle toplu sünnet törenlerinde çocuğun geçireceği fiziksel ve psikolojik travma göz ardı edilmektedir. Psikolojik olarak olumsuz etkilenen çocuğun ileride, cinsel hayatında önemli sorunlar ortaya çıkabilir. Cerrahi işlem için uygun olmayan yerlerde ve koşullarda kesinlikle sünnet yapılmamalıdır.

İdeal sünnet yaşı kaçtır?

Sünnet iki yaştan önce ya da 6 yaştan sonra yapılmalı

Çocukların % 2 -3’ünü etkileyen sünnet hataları, hala önemli bir toplumsal sorundur. Sünnet, zamanlaması konusunda tam bir görüş birliği olmasa da, teknik olarak her yaşta yapılabilir. Ancak çocuklarda 2-6 yaş (özellikle 3-5 yaş) arasında cinsel kimliğin kazanılmaktadır, kimlik gelişimi benmerkezci ve uyumsuzdur, psikolojik olarak çocuk hassas bir dönemdedir. Çocuk bu yaşlarda sünnet edildiğinde cezalandırıldığı düşüncesine kapılabilir. Ayrıca erişkin yaşamında, sevgilisi ya da eşi ile cinsel isteksizlik ve serleşmeden kaynaklanan cinsel sorunlar yaşayabilir. Dolayısıyla yanlış zaman ve ortamlarda yapılan sünnet, çocuğun hem cinsel yaşamı ve buna bağlı olarak psikolojik gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenler göz önüne alınarak, tıbbi bir zorunluluk yoksa 2-6 veya 3-5 yaş arası dönemde sünnet önerilmemektedir. Bu durumda, sünnetin ilk 2 yaş ya da 5-6 yaşından sonra yapılması uygun olur.

Bebekler doğduktan 24 saat sonra sünnet edilebilir

Sünnet sonrası bakımın kolaylığı, yara iyileşmesinin daha kısa sürede olması, genel anestezi gerektirmemesi ve psikolojik travma oluşturmaması gibi muhtemel avantajlar nedeniyle, yeni doğan döneminde de sünnet yapılmaktadır. Zamanında ve normal kilo ile doğan bebekler, ilk 24 saatini doldurduktan sonra sünnet edilebilir. Ancak bu dönemde sünnetin daha kolay olduğu ve bebeklerin ağrı duymadığı inancı yanlıştır. Bebeklere işlem sırasında ağrı duymamaları için ince iğne ile lokal anestezi uygulanmalıdır.

İlköğretim çağı çocukları sünnete nasıl ikna edilmelidir?

Sünnet gerekirse çizilerek anlatılmalı

Çocuk bezden ayrılmadan yani 6-12 ay arasında sünnet edildiğinde, durumu daha kolay atlatılmakta ve kötü anı olarak hatırlamamaktadır. Eğer sünnet çocuğun bilinçli bir yaşında yapılacaksa, basit, açık ve net cümlelerle anlaşılır bir şekilde açıklanmaktadır. Gerektiğinde, sünnet derisinin ne olduğu, sünnet işlemi esnasında penise tam olarak ne yapılacağı, cinsel organa herhangi bir zarar vermeden sadece sünnet derisinin uygun bir şekilde kesileceği çizimlerle anlatılmalıdır.

Çocuğun sünnet ile ilgili sorularına doğru yanıt verilmeli

Sünnet 5-6 yaşından sonra yapılacaksa; çocuğun istediği yaş göz önüne alınmalı aile bu konuda direterek, çocuğu kandırma ve zorlama yoluna gitmemelidir. Sünnet, ameliyathane şartlarında ve uzman doktorlarca yapılmalıdır. İlköğretim çağındaki çocuklar, okul tuvaletlerinde birbirlerinin cinsel organlarını kıyaslayabilir. Bu durumda sünnet olmayan çocuklar, kendi cinsel organının farklılığını görür ve bunun nedenini sorgulamaya başlar. Bu durumu da genellikle ebeveynleri ile paylaşır. Bu esnada, ebeveynin sünnet konusundaki bilgileri çok önemlidir. Anne babaların sünnet konusunda çocuğu doğru bilgilendirmesi çok önemlidir.

KUTU

Sünnetle ilgili en çok sorulan sorular

Sünnet en uygun hangi dönemde yapılır?

Her mevsimde sünnet yapılabilir. Ancak, en çok tercih edilen zaman aralığı; sonbahar, kış ve ilkbahar aylarıdır. Özellikle tatil ve dinlenme dönemi olan sıcak yaz aylarında sünnet yapmak hem aile hem de çocuklar için çok tercih edilmez. Okul dönemi çocuklarda, sömestr (yarıyıl) tatili sünnet için en uygun dönemlerden biridir. Çünkü soğuk hava nedeniyle ev dışı aksiyonlar kısıtlıdır. Havaların soğukluğundan dolayı ev dışı aktivasyonlar kısıtlıdır. Böylece, çocuk daha uygun koşullarda evinde dinlenerek rahat bir sünnet sonrası dönem geçirir.

Sünnet genel mi yoksa lokal anestezi ile mi yapılmalıdır?

Dünya’da birçok ülkede lokal anestezi ile sünnet yapılması tıbbi bir hata olarak kabul edilmektedir. Cerrahi işlem ve psikolojik etki açısından sünnet lokal anestezi ile yapılmamalıdır. Günümüzde; ameliyathane ortamında çocuklara özel, ileri teknoloji kullanılarak verilen genel anestezi daha güvenli hale gelmiştir. Bu nedenle, yeni doğan sünneti hariç, temel prensip olarak sünnet işlemi genel anestezi altında yapılmalıdır. Lokal anesteziye bağlı korku ve kaygıları çocuklara yaşatmadan düzgün bir sünnet yapmak daha konforlu, insancıl ve çağdaş bir yaklaşımdır.

Hangi durumlarda sünnet yapılmamalı?

Erken doğan bebeklerde, ailede hemofili veya diğer kan hastalığı öyküsü olan bebeklerde, doğuştan penis anomalisi olan ve o anda başka rahatsızlığı bulunan bebeklerde yenidoğan sünneti yapılmamalıdır. Halk arasında doğuştan sünnetli ya da peygamber sünnetli olarak bilinen hipospadias durumu varlığında kesinlikle sünnet yapılmamalıdır. Düşme ya da diş çekimi sonrası uzun süre kanama öyküsü bulunan, iğne yapıldıktan sonra veya bir darbe sonrası büyük şişlik ve çürükleri oluşan, zaman zaman kendiliğinden diş eti ya da burun kanaması olan çocukların hiçbir şikayeti bulunmasa da, gerekli kan testlerinden sonra sünnetleri yapılmalıdır.

error: Content is protected !!